Abstract
20. yüzyılın önemli isimlerinden Michel Foucault, iktidar ve bilgi sistemleri üzerine yoğunlaştığı arkeoloji ve soybilim dönemlerinde yaptığı her türlü özne fikrini temelsizleştirmeye yönelik çalışmalarıyla bilinir. Foucault'ya göre “kurucu özne”, esasında iktidar ilişkileri ve bilgi sistemleri dahilinde “kurulan” bir öznedir. Bu bağlamda Foucault, modernizm ve aydınlanma düşüncelerinin 20. yüzyıldaki en keskin eleştirmenlerinden biri olarak tanınmaktadır. Foucault'da özne, hümanist bir gizemleştirme, bir kurmacadır. Fakat Foucault'nun çalışmalarının seyri, özellikle 80'li yıllardan itibaren “kurulan özne”den “kendi kendini kuran özne”ye evrilmiştir. Cinsellik üzerinden Hıristiyanlığa ve ardından da antik döneme uzanan etik çalışmalarıyla birlikte Aydınlanma'ya dair yeni bir etik okuma geliştirmiş ve eski tavrına kıyasla görece olumlu bir tutum edinmiştir. Makalemizde, Foucault'nun Kant ve Baudelaire üzerinden Aydınlanma'ya dair yaptığı yeni etik okumasını ve bu okumanın Yunanlara uzanan etik çalışmalarıyla ilişkisini konu ediniyoruz.