Öz Çalışmanın konusu irfanî geleneğin on beşinci yüzyıldaki önemli temsilcilerinden ve aynı zamanda İbnü’l-Arabî’nin takipçilerinden biri olan İbn Türke’nin varlık mertebelerine dair görüşleridir. Konu, İbn Türke’nin varlık ve varlığın mertebeleri ile ilgili düşüncelerinden hareketle hazırlanmıştır. Birincil kaynakların esas alındığı bu çalışmada, İbn Türke ve Ekberî geleneğin önemli temsilcilerinin eserlerine müracaat edilmiştir. Çalışmanın amacı, felsefe ve kelâmın yanı sıra tasavvuf felsefesinin en önemli konularından biri olan varlık düşüncesi ve varlık mertebelerini İbn Türke’nin görüşleri çerçevesinde ele alarak âlemdeki varoluşun hakikatinin ne olduğu, (...) insanoğlunun özünün nereden geldiği gibi temel sorulara cevap olabilecek özgün bir çalışma ortaya koymaktır. Bu çalışmayla; varlığın bir ve tek hakikat olduğu, Hak’tan feyz ederek görünür âlemde ortaya çıkan her şeyin O’nun isim ve sıfatlarının tecellisi olduğu, her ne kadar Hak’tan ayrıymış gibi görünse de aslında Hakk’a doğru sonsuz bir dönüş içerisinde olduğu, dolayısıyla tek varlıktan kaynaklı çok sayıda varlığın esasen yokluğa mahkûm olduğu ve asıl varlığın Allah olduğu sonucuna varılmıştır. (shrink)
Eser, yazarın 2008 yılında tamamlamış olduğu “Kur’an’ın Tasdik Ettiği Tevrat’taki Konular” isimli doktora tezinin 2011 yılında “Tevrat’ın Kur’an’a Arzı-Kur’an’ın Tevrat’ta Tasdik Ettiği Konular” ismiyle basılmasıyla yayın hayatına kazandırılmıştır. Kur’an ve Tevrat’taki konular bu çalışmanın öncesinde ve sonrasında genellikle mukayeseli bir biçimde çalışılmıştır. Gerek Kur’an ve Tefsir alanında gerekse Dinler Tarihi alanında kıssalar, tarihi olaylar, hükümler, uygulamalar gibi pek çok açıdan Kur’an ve Tevrat’a dair özellikle mukayese içeren tezler ve eserler bulunmaktadır. Bu çalışmanın alandaki diğer eserlerden farkı Kur’an’ın Tevrat’ı tasdik edici (...) olmasının ne mânaya geldiğini izah etmesi ve Tevrat’ta yer alan hangi konuları doğrulayıcı olduğunu derli toplu bir şekilde ortaya koymasıdır. (shrink)
We conceptualise CSR communication as a process of reciprocal influence between organisations and their audiences. We use an illustrative case study in the form of a conflict between firms and a powerful stakeholder which is played out in a series of 20 press releases over a 2-month period to develop a framework of analysis based on insights from linguistics. It focuses on three aspects of dialogism, namely (i) turn-taking (co-operating in a conversation by responding to the other party), (ii) inter-party (...) moves (the nature and type of interaction characterising a turn, i.e. denial, apology or excuse) and (iii) intertextuality (the intensity and quality of verbal interaction between the parties). We address the question: What is the nature and type of verbal interactions between the parties? First we examine (a) whether the parties verbally interact and then (b) whether the parties listen to each other. We find evidence of dialogism suggesting that CSR communication is an interactive process which has to be understood as a function of the power relations between a firm and a specific stakeholder. Also, we find evidence of intertextuality in press releases by six firms which engage in verbal interaction with the stakeholder. We interpret this as linguistic evidence of isomorphic processes relating to CSR practices resulting from the pressure exerted by a powerful stakeholder. The lack of response by ten firms that fail to issue press releases suggests a strategy of ‘watch-and-wait’ with respect to the outcome of the conflict. (shrink)
Kavramlar doğru anlamlandırılmadığı takdirde meselelerin anlaşılması noktasında yanlış sonuçlara varmanın kaçınılmaz olduğu bir hakikattir. Fıtrat kavramı bu manada insanın neliği bağlamında başat kavram olarak her daim farklı değerlendirmelere konu olmuştur. İnsanın, gerek kendisini var eden Allah ile olan ilişkisi gerekse hemcinsleriyle ve içerisinde yaşadığı âlemle ilişkisi çerçevesinde bu kavramın anlam alanının tespiti yine ait olduğu dünya üzerinden yapıldığı zaman konu hakkında doğru sonuçların elde edilmesine imkân tanıyacaktır. Kur’ân ve hadislerde yerini bulan fıtrat kavramının anlam alanına yönelik çalışmaların bu alanlarda derinlemesine (...) tahlili noktasında söz konusu metinleri, kendi iç bütünlükleri ve birbirleriyle olan ilişkileri bağlamında meseleyi ele alması, en sağlıklı yol olacaktır. Bu çalışmada kavramın önce sözlük anlamı, türevleri üzerinden ele alınmış daha sonra Kur’ân ve hadislerde geçtiği durumları, belirtilen usûl üzerinden değerlendirmeye tâbi tutulmuştur. Sonuç olarak luğavî anlamı da dikkate alınarak fıtrat kavramı ile Kur’ân’da insanın Allah’la ilişkisine, hadislerde ise insanın doğasındaki sâfiyete ve insanlarla olan ilişkisinde dikkat gerektiren yönüne vurgu yapıldığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. (shrink)