Abstract
Çağımızda hem moral hem de politik düşünme temelinde açığa çıkan en temel sorun, bağıntısız tikellikler tarafından parçalanmış bir dünyada ortak ve barışçıl bir yaşamın nasıl tesis edileceği sorunudur. Bu anlamda Kant’a ve felsefesine yeniden dönüşün kaynağını, diyalogun kaybolduğu modern toplumun, birbirine rakip yaşama üslupları, etkinlikler ve değer alanlarına bölünüşünün yol açtığı yargı krizi’nde bulmak mümkündür. Kant’ın siyasi düşüncesi açısından bakıldığında ‘yargı’ yetisinin önemi, insanlar arasındaki farklılığı birlik zemininde ortaya çıkarmanın yolunu açmasından kaynaklanmaktadır. İnsanlığın günümüzde özlem duyduğu barışçıl bir düzene, yargı kavramının anlamından hareketle ulaşma imkânımız karşımızda durmaktadır. Bu düzen, ne kadar çok tikeli içerisinde kapsarsa ebedi barışa ulaşma şansımız o kadar fazla olacaktır. Doğanın belirlemelerinden, yasa yoluyla belirlenmiş özgürlük alanı olan ahlak alnına yargı yetisi vasıtasıyla geçilir ve bu alandaki düşünme, bir derin-düşünmedir. Kant felsefesinde yargı kavramı, evrensel ölçüde iletilebilirliği, diyalogu ve toplumsallığı ortaya çıkaran bir yeti olarak anlam kazanır.