Abstract
İlahî vahyin son halkası olan Kur’ân, şirk, küfür, nifak ve zulmün her türlüsünden insanlığı kurtarmak için gönderilmiştir. Kur’ân, kendini yeni bir medeniyyet tasavvuru olarak insanlığa takdim etmiştir. Bunun için kendisine inananların, onu okuma, anlama ve hayatlarına rehber olmasını istemektedir. Müslümanlar, Kur’ân’ı sadece telaffuz ederek onun istediği bu rehberliği yerine getirmiş olamazlar. Müslümanlar, hem ellerinde bulunan Kur’ân âyetlerinden ve hem de çevrelerinde yer alan ve her gün yüz yüze kaldıkları kâinattaki âyetlerden gereğince istifade etmek zorundadırlar. Kur’ân, kendisini kabul edenlerin inanç, ibadet, kişilik, kimlik, düşünce yapısı ve davranışlarının tevhide göre şekillenmesini ister. Şâyet Kur’ân’a inananların bu özelliklerinde bir değişim meydana gelmiyorsa, burada sorgulanması gereken çok ciddi problemler var demektir. Hiç kuşkusuz bugünkü Kur’ân eğitimi yöntemiyle, Kur’ân’ın istediği medeniyet seviyesini ve mü’min kişilikleri oluşturmamız mümkün değildir. Bu makalede hem Kur’ân’la olan ilişkilerimizin nasıl olması gerektiğini hem de toplumsal anlamda değişim ve dönüşümün esaslarını belirlemeye çalıştık.