Abstract
Mimarlık felsefesinde ―yer‖, ―mekan‖, ―uzam‖, ―boyut‖ gibi kavramlar sıklıklar tekrar tekrar ele alınıp tartışılır. Bu makalede en temelde aynı şeyin ―içerisi‖ ve ―dışarı‖ kavramları için yapılması denenmiştir. İç mekanlar genellikle binaların içi olarak düşünülür ve söz konusu bir dış mekan olduğunda, bu mekanın ―içerisi‖ olarak düşünülemeyeceği varsayılır. Dışarısı asla tam olarak bir iç mekan değildir. Bu makalede, bu görüş problematize edilmiş ve ―dışarının‖ da bir ―içerisi‖ olarak deneyimlenip deneyimlenemeyeceği araştırılmıştır. İlk olarak mekan sorununu ve bunun insan ile karşılıklı ilişkisini ele alındı. Mekanı deneyimleme şekillerimiz ve bunların insan bedeni ve duyularıyla özsel ilişkisi içerinin ve dışarının anlamını tanımlamada bir zemin oluşturdu. Maurice Merleau-Ponty ve Martin Heidegger üzerinden insan bedeni ve bedenin mekan ile ilişkisine dair fenomenolojik bir yaklaşım ile aynı zamanda Jean-Luc Nancy ve Derrida‘nın ―kutsal‖ üzerine görüşlerini ele alarak dışarıyı bir içerisi olarak deneyimleyebilmemizin nasıl olanaklı olduğu incelenmiştir.