Abstract
İslâm’ın ilk dönemlerinden itibaren Kur’ân’da Arapça dışında bir kelimenin bulunup bulunma-dığı hususunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bu görüşler çerçevesinde mesele, Kur’ân’da yabancı dillerden bazı kelimelerin bulunup bulunmadığı merkezinde tartışıldığı gibi, bazı kelimelerin köken itibarıyla Arapça olmakla beraber şer’î terminolojinin ortaya çıkışı sonra-sında Arapların o zamana kadar bilmediği yeni anlamlar kazanmış olmasının Kur’ân’ın arabî olmasına engel teşkil edip etmeyeceği boyutuyla da tartışılmıştır. Şâfiî, Kur’ân’ın arabîliği görüşünün ilk ve en tavizsiz savunucularından biridir. Kur’ân, muhatapları Arap olduğu için Arapça nazil olmuştur. Her dil, o dili konuşan halkın kültürünü ve düşünce yapısını da barındı-rır. Şâfiî nazarında Kur’ân’ın arabî olması Arap dilinin kurallarına, üslubuna uygun olmasının ötesinde Arap kültürünü ve düşünce yapısını da barındırması demektir. Muhataplar açısından bakınca da kendi dillerinde inen vahyin kendileri için olabildiğince açık/mübin olması gerekir. Dolayısyla Şâfiî’nin er-Risâle’de, nasslardan hüküm çıkarırken Arapçanın kural ve üsluplarını dikkate alma üzerine kurmuş olduğu beyân teorisi Kur’an’ın arabî olması ile yakından alakalı-dır. Bu makalede Şâfiî’nin konuya dair görüşleri er-Risâle isimli eseri merkeze alınarak tespit edilmeye çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Arap dili, Fıkıh, Şâfiî, Beyân, Kur’an’ın Arabîliği.